top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıYağızhan Çalışkan

ESTETİK VE GÜZELİN ALTIN ORANI / THE GOLDEN RATIO OF AESTHETICS AND BEAUTY

Güncelleme tarihi: 5 Oca 2021

İnsanoğlu bilinç kazandıktan sonra bulunduğu yeri, imkanları, yapabildiklerini ve yapabileceklerini sorgulamaya başlamıştır. Bu merak insanı şu anki düşünen, sorgulayan ve çözüm bulan varlıklar haline getirmiştir.

Karanlık çağlarda insan, doğada var olan diğer canlılar gibi göçebe avcılardı, fakat en büyük farklarından bir tanesi, edindiği bilgileri ve deneyimleri uzay-zaman boşluğunda ölümsüz kılabilmesiydi. Bunu resim çizerek bir sonraki nesle aktarım yaparak başarmıştır. Yerleşik hayata geçtikten sonra ilk defa insanın taşıyabileceğinden daha fazla eşyası olmuş, bu yüzden kayıt tutma gereksinimi hissetmiştir. Bu gelişme yazının ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır ve aktarım yolu ile gelişmeyi bilinçli hale gelmiştir.

İnsan sanatta ve bilimde bu aktarım yolunu büyük ölçüde kullanmaktadır. Bütün bilim adamları ve sanatçılar, kısa bir süre olan insan yaşamında, bu bilgiseline kendilerine ait bir tuğla daha koyabilmek için çalışmıştır. Bilim ve sanat nesilden nesle herkesin ortak olduğu ve gelişerek ilerleyen bir ağdır.

Günümüze yaklaştığımızda insan, etrafındaki her şeyi anlamaya ve mantığa oturtmaya çalışmaktadır. Teknoloji sayesinde imkanlar artmış ve daha geniş perspektifle yorum yapar hale gelmiştir. Bu dönemde bilim doğanın kendisine ait bir sayı dizisi olduğunu fark etmiştir. ’’Altın Oran’’

Altın oran, doğada sayısız canlı ve cansız olan varlıkların yapısında ve şeklinde bulunan özel bir oran olarak tarif edilmektedir. Ayrıca başka bir tarifte, Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından mimaride kullanmış olan bu oran, doğada bulunan bir bütünün parçaları arasında ki gözlemlenen asırlarca mimari ve sanat alanındaki eserlerde uygulanmış, bunları uyum açısından en uygun boyutları verdiği varsayılan, sayısal ve geometrik olarak hesaplanan bir oran bağlantısı olarak kabul edilir. Bu altın oranın, doğada en belirgin bir şekilde hadsiz benzerlerine rastlanmaktadır ve birçok varlıkta görülmektedir. Bunların Başında insan vücudu, deniz kaplumbağaları, bitkiler vardır. Ayrıca dünyamızın ve bulunduğu kozmik yapının temelinde bu orana rastlanmaktadır. Kozmik fiziğin anahtarı hükmünde olarak, bu oran Platon tarafından gösterilmiştir.

Farklı bir açıdan da altın oranı, bir dikdörtgenin eninin boyuna olan oranını, en estetik ve güzel bir şekilde açıklayan tanımlarda bulunmaktadır fi (Φ). Bu oran pi (π) sayısı gibi irrasyonel olan bir sayıdır. Ondalık olarak yazılan şekli ise: 1.6180339887498... dir.

Bu oran sadece doğada değil, insanoğlunun hayal gücünde ve beklentilerinin çoğunda da vardır. Demek istediğim insan estetiğinin ve güzelin temelinde yatar. Güzellik, bir canlının, somut bir nesnenin veya soyut bir kavramın algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren hususiyetidir.

Güzellik, estetiğin, toplumbilimin, toplumsal ruhbiliminin ve kültürün bir parçası olarak incelenir. Güzel olan ve güzellik hakkında ya da güzellik değeri ve güzellik yargısı felsefe tarihinde her zaman değerlendirmeler söz konusudur. Bu bağlamda hemen her felsefe eğiliminin epistemoloji, mantık ve etik bölümleri olması gibi genelde açık ya da örtük olarak estetik bir bölümü de olduğu söylenebilir.

Estetik, sanatla, güzellikle ve tatla ilgilenen felsefe dalıdır. Güzelliğin oluşturulması ve değerlendirilmesiyle ilgilenir. Duygu ve beğeninin yargılanması olarak da geçen duyusal-duygusal değerleri inceler. Sanat felsefesi ile yakından ilişkilidir. En geniş tanımı ile sanat, kültür ve doğa üzerine eleştirel düşünce çalışmasıdır.

Altın oranın estetik cazibesi bir çok araştırmanın konusu olagelmiştir. Birçok eserin görünüm oranlarının altın orana çok yakın dikdörtgen ögeler içerdiği doğru olmakla birlikte, sanatçının çizimlerinde bu oranı bilinçli olarak kullandıklarına dair deliller çok azdır. En boy oranı, altın orana yakın olan dik dörtgensel elemanların hoşa giden bir orantı sağladıkları çok daha muhtemeldir. Bazı durumlarda sanatçılar eserlerinde beş katlı simetriye sahip elemanları kullanmışlardır (ör : Dunlap 1992) . Altın oran ile beş katlı simetrinin yakın bir ilişkisi vardır. Bu gibi durumlarda altın oranın sanattaki önemi belkide daha belirleyici, ancak dolaylı olduğu kuşkusuzdur.

İnsanoğlunun bilincinde ve etrafında hatırı sayılır derecede bulunduğu ve kullanıldığı kesindir . Aynı zamanda, evrenin, en azından bizim farkında olduğumuz bölümünün kabul edilmiş fiziğinin temelini oluşturmaktadır.

İnsanoğlunun hayal gücünün ve fiziğinin doğasında bulunan bu sayıyı ne kadar bilsek dahi işlevini çözmüş değiliz. Fakat son dönemde ortaya çıkan postmodern düşünce yapısı ve daha ileri giden geniş bir perspektiften görebilen olumlayıcı postmodern düşünce yapısı insan bilincine hakim olmaktadır. Bu düşünce yapısı elimizde var olanları hiçe sayarak değil, edindiğimiz deneyimleri kullanarak fikir üretip iyiye gitmeyi amaçlar.

Bu yüzden insan tarihinde ve bilimde olduğu gibi sanatta da bir anda farklı bir görüş veya eser ortaya çıkamaz. Muklaka etkileşimde olduğu ve geliştirilebilecek bir şeylerin varlığı söz konusudur. Sanatçı bir öncekinin koyduğu tuğlayı kullanarak ve kendi perspektifinden süzerek, kendisine ait yeni bir tuğla koymaya çalışır.

37 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ZAMAN / TIME

Görsel sanatlarda zaman algısı, insanlık tarihinin sosyolojik psikolojik, felsefi bilimsel ve teknolojik gelişimlerine doğru orantılı bir yol izleyerek değişime uğramıştır. Bu sebeple sanat içerisinde

TEMSİL NEDİR / WHAT IS REPRESENTATION

Sanat tarihinin güne kadar gelen süreci boyunca en çok fikir üretilen ve tartışılan konularından biri temsil meselesi olmuştur. Başlangıç olarak sanatta temsil sorunu Platon’un sözünü ettiği mimesis (

SOYUTLAMA / ABSTRACTION

Soyut sanatın tarihçesi düşünsel süreci ve Türkiye’deki etkilerinden bahsetmeden önce “soyut” kelimesinin tanımını yapmak istiyorum. Soyut, kelime anlamı ile; beş duyu organı ile algılanamayan, madde

bottom of page